Bu Blogda Ara

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Acziyet


Acziyetin akar olmuş paçalarından
Gözlerinde yalandan boyalı bir perde
Ecdadından utan ayağa kalk silkinde
Haykır içindeki benliğine yuralın kimde

Ey toprağı kanla sulanmış vatan
Gözlerini ufka dikmiş altında yatan
Elinde bayrak gönlünde aşk-ı vatan
Aşk-ı memnulara gark olduk uyan artık uyan

Ali Kaya
18-07-2012

20 Haziran 2011 Pazartesi

Öylesine bir yazı.

Bakmak la görmek arasında ki ince çizgide gidip gelirken aklım. Ben benim mi kafamın mı esiriyim bilemiyorum. Bundan çok çok uzaklarda bir yerde seninle olan bütün sevişmelerimizi hatırlamak yada unutmak üzerine kurulu bir düzende benim kafam artık. Bunarın içinden çıkmak için haykırıyorum. Aslına bakarsan kendimden geçememenin verdiği hüzünle ulaşamamanın verdiği kırgınlık arasında gidip gelen bir akıl. Neyi nasıl ve neden olduğunu bilmeden yapacak gücün var mı sanıyorsun derken aklım hayır demeden yapıyor senden gelen komutları. Sev sevilecek ayrıl ayrılınılacak. Ve de bir sürü girift ilişkiler yumağı beynim benden çok uzakta.

Seni görmek yada görmemek önemli değil önemli olan sana dokunmak yada dokunamamak üzerine kurulu bir düşünce sisteminden bahsetmek mümkün hayatımda. Bunların hepsi senin elinde aslında benim değil. Ne dediğim ne yaptığım değil senin ne yapmamı istediğinle alakalı bütün bunlar. Aslına bakarsan sende önemli değilsin önemli olan senin aşkın. Bana hissettirdikleri bunu bir bakşası yapabilir mi bilmiyorum. Şu ana kadar kimse bunu başaramadı. Belki de sen bunun için bu kadar vazgeçilmezsin benim için.


Ellerimde çiçekler kapında sırılsıklam beklerken şarkılar ben ellerimde senin aşkın kalbimde hissiyatında dizlerinin yanında yokluğun dibindeyim. Çıkmak o kadar da kolay değil. Seni görmek sana ulaşmak bu kadar kolay ken görünüşte, kalbimin eli kırbaçlı muhafızları engel oluyor buna. Ya biterse tehditleri ile durduyorlar beni. Ya bir daha bakmazda kalbini delip geçen bakışları. Ya bir daha tutmazsa yakarcasına avuçlarını. Ya bir daha öpmezse yokedişlerini hissedemezsen. Ya kendini bulursan.

Bunlara dayanmak için ne kendim ne beynimin oyunları yeterli gelmiyor artık. sanki yenemez gibi geliyor. korkulara hüküm bir hayat sürsede kalbim sanki sensiz ölecek hissi başka bir his. Bunu tarif etmek için sensizlikte ki gözlerime bakmak yeterli. Aynalar kaydediyor gibi geliyor sensizliklerimi. Sezsizlikler umut dolu birer sepet ama dibi o kadar naif ki acele etmezsem sanki düşüp kırılacak.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Sharepoint İş Zekası Çözümleri

Belge Ekleme Ekranında Defaul Sütünların Gizlenmesi

19 Şubat 2011 Cumartesi

Karar Vermek Kimi Zaman Kolay Olmaz...

İş arama süreci sancılı bir dönemdir. Ne olacağını bilmediğin için önce seçerek başvurular yaparsın. Kariyerine uygun işler bakarsın. Klasına uygun şirketler. Daha önce aldığın dan fazla bir maaş vs... Bu kriterler ilk günler baya yüksektir. Her yerde çalışamazsın sen yılların verdiği tecrübe ile mesleğinde kariyer yapmış birisindir. Gelen teklifleri elinin tersi ile itersin. Sonra biraz zaman geçmeye başladığı zaman kriterler yavaş yavaş şekil değiştimeye başlar. E canım o kadar da değil yani bu ortam da Ülkenin bu durumunda bu kadar çok istenmez demeye başlarsın. Sanki başka bir Ülkeye gitmiş gibi oysa daha iki ay önce aynı ülkede iş ararken kriterlerin neredeydi şimdi nerede. Neyse der geçersin. Sonra bir bakarsın o kriterler yerle yeksan oluş.


İş arama süreci başvuru yaptığın firmaların süzgecini değiştirerek devam eder o kadar büyük şirket olmasına gerek yok, ben oranın vageçilmez elemanı olayım patron beni tutar daha iyi yer ederim demeye başlarsın. Kurumsal bir yer olmadan hayatta çalışmam diyen sen patron firmalarına bile başvurmaya başlarsın. Sinirlerin gerilmeye başladığı aylardır artık bunlar. Kimseyenin lafını dinlemez kimsenin tavsiyesine kulak asmaz olursun ama tavsiye dinlemeden de edemezsin süreki sorular sorarsın kendine ve etrafındakilere buraya da başvursam mı.?

Sonra... Sonrası kararır gözlerinde önüne gelen yere başvurmaya başlarsın. Etarfındaki lerin bakışlarından rahatsız olmaya başlarsın. Bu işsiz gene geldi acaba para felan istermi diye düşündüklerini gözlerinden okursun. Tabi etrafındakilerin acılı bakışları altında ezilmekten de kurtulamazsın. Tabi bütün bunlar senin kafanda oynadığın oyunlardır. Kimse sana acıyarak bakmıyordur aslında, seni kırmadan nasıl yardımcı olabilirim diye kıvrananlar bile vardır.

Aradan aylar geçmiş ve sen hala iş bulamamışsındır. Artık farklı düşünmeye suçu kendinde aramaya başlarsın. Torpilsiz iş bulmak mümkün değil dersin ilk önce. Sonra benim cv çok kalabalık bu kadar tecrübemi yansıtmasam iyi olacak dersin biraz sadeleştireyim dersin. Bir sürü şey yaparsın. Ama asıl yaptığın şey ne kadar kariyer sitesi varsa hepsine üyesindir artık. Herkesten meded umar hale gelmişsindir. Kimi görsen tanıdık tanımadık iş aradığını söylemeden edemez hale gelmişsindir. Utanma duygudu yerini ihtiyaçlara bırıkmıtır artık. Geriye dönük düşünceler bu aşamada başlar işte.

Keşke ilk hafta bana falanca firmadan bana teklifi değerlendirseydim. Şimdi çalışıyordum bilmem şu kada ay oldu şu kadar para yapar vs... Bu düşünceler sağlıklı düşündürmez seni. Artık nereden teklif gelirse gelsin razı olur duruma gelirsin. Çünkü artık sorun para değil boş duramamaktır. Allah sabah kalkıpta gidecek bir yeri olmaya yardım etsin duası senin rehberin olur artık. Gıbta ile bakarsın çalışan insanlara. Daha dün çalışırken üretim bandında hep aynı işe yapan insanlara hayret ediyorum nasıl olur insan hayatını aynı işi yaparak geçirir diyen sen miss gibi işte git yap işini işin belli gücün belli sabah git akşam gel misler gibi demeye başlarsın.


Artk gazeteler, internet siteleri ve bunun gibi bir sürü yerden iş ararsın sadece kendi alanında olanlara değil yapabileceğini düşündüğün her işe başvurmaya başlarsın. Garip bir şekilde seni kimse görüşmeye da çağırmaz olmuştur. İlk aklına referansların gelir seni en iyi tanıyan sözüne güvendiğin insanlardan oluşan referansların. Bunlar bana komplo kuruyor diye düşünmeye başlarsın. Bunları değiştirmeliyim kesin bunları arıyorlar ve bunlar bu adam işe yaramaz diye görüş bildiriyor yokse neden beni çağırmasınlar. Ön yazılarımda her şeyi yazıyorum maaş önemli değil diye bile yazdığım oluryor neden beni çağırmasınlar ki;

Ama senin gibi o pozisyona 100 lerce kişinin bağvurduğunu düşünemezsin. Komplo teorileri kafanın içinde dolaşır durur. Sonra bir gün bir yer çağırır seni görüşmeye gidersin düşündüğün cüretle vaad edilen ücret arasında o kadar uçurum vardır ki kayıplarını karşılamak için 3-4 sene çalışmam gerekli diye düşünürsün. Ama yapacak bir şey yok bunu ben hak ettim bana önerilen işleri kabul etmedim ve bu benim cezam diye düşünür işe başlarsın. Başlarsın ama değişen bir şey yoktur. Cv aynı cv sen aynı sen iş başka melsek başka dağılır gidersin. Etarıfına anlamsız gözlerle bakar olursun mutluluk senin için çok uzaktır artık. Ama bir yandan da umudunu yitirme diye kendine telkinler verirsin. Nasıl olsa iş başvurularını devam ediyorum. Bir yer elbet çıkacak. Her gecenin sonu sabahtır düsturu senin klavuzun olur artık.

Bir gün işte tam da senin istediğine yakın bir iş bulursun tanıdık çıkar birileri vesile olur ve tamda senin istediğin gibi bir yer bulursun. Sonra ne olur biliyormusun. İş teklifleri gelmeye başlar yağmur gibi her hafta yeni bir iş teklifi alırsın kafan karışır düşüncelerin bulanır. Ne yapmalıyım diye düşünürsün. Yeni çalıştığın işe konsantre olursun. Olmaya çalışırsın ama teklifler kafanı fena halda karıştırır.

İşte burada bir karar vermen gerekir yeni işler yeni fırsatlar her zaman gelecektir sen bunlara sürekli böyle mi bakacasındır. Her gelen teklifte kafan karışacakmıdır. Yoksa bulunduğun iş yerinde adam gibi işini yaparak kariyerini mi sağlamlaştıracaksındır. İşte karar vermek burada sana kalır. Burada sen ne kadar verirsen ver senin arkadandayım diyen biri yoksa çevrende kendi iç hesaplaşmalarını kendin görmen gerekir. Umulan odur ki doğru kararı veriris.


Kimin için hangi kararın doğru olduğu gösterecek bir tabela yoktur. Bu kararı sana zaman gösterecektir.
Hayırlı işler.


Ali Kaya
19/02/2011

25 Ekim 2010 Pazartesi

Bakmak mı Görmek mi?

Bakmakla görmek arasında ne fark var sizce. Bakanla gören aynı istikamate doğru gidemez mi. Siz kendinizi hangi katagoride görüyorsunuz. Bakanlardan mı görenlerden mi.

Bir tablo düşünün her gün baksanızda onu yapan kadar yada o işi yapan kadar anlamanız mümkün mü. Şoför düşünün sizin yola bakış açınızla onun bakış açısı bir mi sizce. Öğrenmenin öğrenciye bakış açısı ile sizin kendinze bakış açınız nasıl. Anneniz mi daha çok görüyor sizi Babanızmı yada hangisi daha çok bakıyor demek daha doğru olur sanırım. Sizi bakan yada çocuğunuza bakan bakıcı ile sizin onu görmeniz arasında ne kadar bir fark var sizce.

İşte bunların ışığında bakmak lazım hayata. Kayıtsız birer nefer olmaktan vazgeçin artık ekonominin dişlerinde ezdiği sıradan tozlar olmaktan vazgeçin. Söylenmekten yakınmanktan vazgeçin. Bahanelerden vazgeçin. Benim zamanım yok, kafan şu anda çok dolu, hele bir iş bulalım, dur daha askerden yeni geldim, abi kız arkdaşımdan ayrıldım şimdi sırasımı...

Bunlar hayatın daha doğrusu kapitalin dişlileri sizde o dişlilerin arasında ezilen toz taneciklerisiniz. Vazgeçin artk etrafınızda olan bitene bakmaktan. Sizin hakkınızda söylenen olumsuz sözlere bakmaktan vazgeçin artık. Siz kendinizi tanıyın yapabileceklerinizi düşünün. Etrafınızdaki başarılı olan insanlara bir bakın ama bakarken görerek bakın. Sizden fazlası nedir daha mı zeki insanlar. İnanın bana kimse kimseden daha zeki değildir. Sen kendini iyi tanırsan ilgi alanını bulursan herkes kadar sende zekisin. Biri bir seferde anlar sen iki defada ama önemli olan anlamaksa eğer ha bir seferde ha iki seferde ne fark eder ki.

Zamanında yapmadıklarınız ve söylendiklerinizle geçen bir ömür var arkanızda. Ama hiç bir zaman geçmişten kopamıyorsunuz. Siz siz olun geride kalmayın. Geri kalmamak için tek yapmanız gereken şey görmek. Bakmak değil. Bahanelere bakmaktan vazgeçin ve görün artık neler yapabileceğinizi.

Ali Kaya

18 Ekim 2010 Pazartesi

Fildişi Sahili Ekonomik Yapı

Ekonomik yapı;

                Fildişi Sahili’nin nüfusu, coğrafi konumu, yer altı ve yer üstü kaynaları gibi teknik konuları her yerden bulmanız mümkün. Ben size kitaplardan ve internet sitelerinden bulmayacağınız yada  resmi sitelerin dile getiremediği bazı gerçekleri anlatacağım. Tabi şunu belirtmekte fayda var bu düşünceler benim  orada geçirdiğin bir seneyi aşkın bir sürede edindiğim kendi düşüncelerimdir.

                Ülke nüfusu 22 milyon civarında. Bu nüfusun resmi kayıtlara göre 4 milyon gayri resmi kayıtlara göre ise 8 milyon gibi büyük bir kısmı Abidjan şehride yaşıyor. Ülke nüfusunun %35-40 gibi bir kesimi Müslüman %35-40 gibi bir kesim Hristiyan kalan kesimlerse yerel dinlere mensuplar. Bu makalede yazacaklarımda Abidajnla ile ilgili olacaktır. Ülke geneli ile alakalı da bazı düşünceler aktaradacağım. Ama geneli Abidjan üzerine olacak.
                Abidjan,  Batı Afrika’nın ticaret merkesi konumunda. Batı Afrika ülkelerinin hemen hemen bütün ticareti bu şehir üzerinden yürüyor. Abidjan Limanı Batı Afrika’nın en büyük limanı belki de Afrika kıtasının en büyük limanı olabilir tam bilmiyorum. Limanın özelliği hem kuru yük hemde Konteynır yüklemesi yapılabiliyor olması. Aynı zamanda bir de balık limanı mevcut. 
                Şehrin bu limana sahip olması onu Batı Afrika’nın ticaret merkezi yapmış. Batı Afrika’ya giren ve çıkan malların büyük çoğunluğu bu liman üzerinden geçiyor. Hatta tamamına yakın bir bölümü denilebilir.  Ülke’de üretim tesislerinin olmaması bütün malların dışarıdan gelmesine sebeb oluyor. En Ufak tüketim mallarına varıncaya kadar dışarıdan geliyor.  Ülkede ki üretim tesisleri bir elin parmaklarını geçmiyor. Bir iki tane boya üretim tesisi, Alümünyum tencere tesisi, plastik ayakkabı üreten bir yer sakız fabrikası ve birkaç farklı sektörde daha üretim tesisleri mevcut ama çok çok az.
Çok ciddi bir Çin baskısı mevcut. Çin Pazarları şehri sarmış durumda. Çin pazarlarının dışında diğer tüketim malezelemelerinde de ciddi bir çin baskısı mevcut. Özellikle tekstil de hemen hemen bütün mallar Çin Malı.
Türk Mallarına karşı kalitelidir imajı mevcut. Bu imajı iyi kullanmak lazım. Nezih bir semtte veya ülkedeki sayılı alış-veriş merkezlerinden birinde açılacak türk mallarına yönelik bir mağaza buna tekstilde dahil iyi bir gelir kaynağı olabilir.
Bir Alış-Veriş merkesinde ki mağazada bir t-shirt’ü 70 USD ile 100 USD arasında bir fiyata satmanız mümkün. Bu Alış-Veriş merkezinde ayak üstü bir mağaza kiralamak için 50.000 USD ve belki biraz daha fazlasını hava parası olarak gözden çıkarmak gerekiyor. Kiralar ise aylık 1000 USD ile 2000 USD arasında değişiyor mağazanın durumuna göre bu farklıklık gösterebilir. Mağazaya yapacağınız dekorasyon gibi işlemleri bu fiyatların dışında tutuyorum. Dekorasyon işlemlerini Türkiye’ye göre iki kat hatta 3 katı fiyata yaptırabileceğinizi de göz önünde bulundurmanızda fayda var.
Şirket kurmak ve oturum almak kolay herhangi bir sıkıntı yaşamadan alabilirsiniz. Bununla ilgili size yardımcı olacak Türk arkadaşlarda mevcut.  Firma kurmak için tekstil firması için özellikle oturum felan almanıza gerek yok resmi işlemleri daha sonradan yapabiliyorsunuz. Vizenin süresi bitmeden oturum alamıyorsunuz. Bitiminde oturum almak mümkün.
Ev  kiraları semte göre ve evin durumuna göre farklılık gösterebiliyor. Emlak sıkıntısı hat saffada bir ev bulmak ne kadar zorsa onu tutmakta o kadar zor. Anlaştığınız bir fiyata o gün tutmaz iseniz yarın elinizden kaçabilir. Yani tamam bu fiyat fena değil ben biraz düşüneyim derseniz Ev elinziden gidebilir. Bulduğunuz bir yeri hemen tutmakta fayda var. Kiralar 700 USD iden başlayıyor tutacağınız yerin lüks olmasına villa olmasına göre değişik fiyatalara kadar gidiyor. Ama 10-15 odalı havuzlu bir villayı 2000-2500 USD gibi bir rakama bulmanız mümkün. Apartman darilerleri de dediğim gibi 700 USD deden başlar. Evi buldunuz tamam dediniz herşey bitmedi yaklaşın 7 ay gibi bir ramakı peşin olarak gözden çıkarmanız gerekebiliyor. 3 ay peşin kira 3 ay kosyon adı altında depozito bir ay da emlakçı kirası olmak üzere 7 ay peşin rakamı gözden çıkarmak gerekiyor. Bazı durumlardan aylık kira düşün olsun diye daha fazla peşin verilebiliyor.
Ülkenin genelinde ekonomik güç Lübnan’lıların elinde yaklaşın olarak bazı kaynaklara göre 100 bin baz kaynaklara göre ise 300 bin arasında değişen bir nüfusa sahipler. Ufak bir giyim mağazasından o mağazanın bulunduğu alış-veriş merkesine kadar bütün işletmelerin yaklaşık olarak %90 ı onların elinden. Üretim tetisleride buna dahil. Her alanda Lüblanlıları görmek mümkün. Onlarda kurulacak bir ortaklıkta güzel karlar elde etmem mümkün.  Ülkenin Ekonomik gücünü ellerinde bulundurdukları için ülke yönetiminde ciddi bir ağırlıkları var özellikle ekonomik alanda bir çok şey oların lehine  gerçekleşiyor.
Türklere bakış açısı,
                Ülke’de UN’da görevli Türk Polisleri kendilerini sevdirmişler. Yaptıkları eğitim faaliyetleri ve sosyol içerikli projelerle ülkede iyi bir intiba bırakmışlar. Buda büyük bir avantaj sağlıyor. Ama Ülke tanıtımı adına yapılan çalışmalar maalesef sadece Türk polisleri ve Türk Okulu ile sınırlı olduğu için henüz yeterli sevide değil. Ama bu sene kurulan Türk-Fildişi Köprüsü derneği olsun Türk polislerininb yaptıkları olsun ve özellikle de Türk Okulunun yaptığı sosyal içerikli çalışmalar bir nebze olsun tanıtımı pekiştiriyor. RazamazandaTürk iş adamlarının katkıları ile fakir camilerde verilen iftar yemekleri ( kısmet olursa bunu ayrı bir yazda uzun uzun yazıcam) ve okulun düzenlediği matematik olimpiyatı ve benzeri organisazyonlar  Türkiyenin tanıtımı adına yapılan güzel çalışmalar. Bu sene devreye girecek olan Eliçikte çok güzel bir gelişme. Umarım herşey zamanda çok daha güzel olacaktır.
                Şu an Abidjanda iki tane Türk firması var. Bunlardan İnci Group ilk gelen firma olması münasebeti ile ilk işini aldı. Hayılrısı ile bitirdiği zaman Türk inşaat kalitesi ile Abidjanı tanıştırmış olacak. Katkılarından dolayı Teşekkrüler. İkinci firma Bereket Group bu firma da yeni geldi ben gelmeden önce yani Mayıs 2010 gibi onlarında gerçekleştirecekleri porjelerle abidjana renk katacakları kesin gibi görünüyor.
                Oraya gidip iş kurmak isteyenler için birkaç bilgi vereyim.
1-      Sermayeniz güçlü değilse kesinlikle gitmeyin herşey para ile halloluyor.
2-      İşçi ücretleri çok değil 100 usd ile 200 usd arasından bir işçi çalıştırmak mümkün.
3-      Devlet büyük yatırımlarda teşvik veriyor ama 1 milyon dolar civarı olması yatırım yapmanızı bekliyorlar
4-      Büyük yatırımlarda ilk 5 sene bazı vergilerden muaf olmak mümkün .
5-      Elektrik üreten ve satan bir ülke olarak biraz pahalı
6-      Doğal mevcut ama dağıtım ağı olmadığı için halk faydalanamıyor. Sanırım bunda ülkenin ısınmaya ihtiyacı olmamasının büyük etkisi var sıcaklık bütün sene boyunca 22 derece ile 35 derece arsında seyrediyor
7-      Yatırım yapılacak alan sizin uzmanlık alanınız olan herhangi bir sektörde olabilir. Ama devlet özellikle kakao işleme tesisleri konusunda özel kanunlar bile çıkartacak kadar istekli ve esnek. Ticaret Bakanlığı ile görüşülüp ciddi tesisler kurulması durumunda ciddi teşvikler ve yeni kanunlar çıkartılabilir.
Ekim 2010
Ali Kaya

 

Fildişi Kadınların Saç Çilesi

Kadınların Saçları;

                Şimdi başlığı görünce ne alaka diyeceksiniz. Biliyorum bende aynı şeyi düşünüyordum ilk gittiğim zaman ne alaka diye. Ama kazın ayağı öyle değil. İlk gittiğim de kadınların saçlarına baktıklarımda bazıları güzel taranmış bakımlı kuaförden çıkmış gibi duran ama dürekli aynı durun bir saç sitili vardı . Yani anyı duruyor derken birinin saçını bugün gördüğümde bakımlı ve güzel yarın yine aynı şekilde görünce bu sitili çok sevdi aynısını yaptırdı diye düşünüyordum. Ama aynı sitili 15-20 gün üstü üste görünce işkirlenmeye başladım. Ve sonunda bu konu üzerine biraz araştırma yapma ihtiyacı hissettim.
Bütün detayları ile anlatacağım buradan kendisine iş çıkaran olabilir yada okuyan türk kadınları aman dip boyam geldi yok ucları kırılıyor bilmem boyasının rengi bir ton açık gibi bahanelerle bunalıma girmekten vazgeçerler.
                Öncelikle buradaki kadınların saçlarının özelliklerinden bahsetmele başlayalım işe.  Saçlarının kısa ve kıvırcık olmaları ciddi bir sorun teşkil ediyor. Yıkadıkları zaman her kadının saçı biraz karışır ama bunlarınki arap saçı derler ya işte öylesine karışıyor. Karışmakla yetinmiyor bir de çok sertleşiyor kazık gibi oluyor tabiri kullanmak sanırım yanlış olmaz.  Kullandıkları şampuandan yada kullanmanmadıkları saç kremlerinden felan sanıyorsanız hemen unutun o tezinizi. Ne yaptılarsa zenginlerle konuşmamdan biliyorum sizi bile kullanmadığımız bir dünya paralara aldıkları ürünlerin hiç biri fayda etmiyor. Yani doğal hali ile şekil vermek hemen hemen mümkün değil. Saç tellerinin çok ince olmasından dolayı şekil vermek için yapılan permalar felan da maalesef fayda etmiyor. Peki bu kadınlar ne yapıyor diyeceksiniz. İşte burada aynı sitili 15-20 gün görmemdeki sır gizli.
                Özelikle bu kısa ve kıvırcık saçları uzman ellerde örülüyor. Örülüyor derken bizim bildiğimiz manada değil sık sık ve baş derisine bitişik şekilde nasıl örüyorlar onu anlamak mümkün değil. Orada ki Türk hanımların saçlarını aynı şekilde öremedikleri çünkü onların saçlarının yumuşak olmasından dolayı dağıldığını söylüyorlar. Kendi saçları sert olduğu için kolay örülüyor diyorlar ama oda en az 2-3 saat sürüyor. Örüm tekniği peruksuz kullanmak yada peruklu kullanmak için örülmesine göre değişiyor. Peruksuz kullanacaklarda ufaç çocukların saçlarının şekilli örüyorlar simetrik şekilli ve uclarıma boncuklar felan takıyorlar çok renkli güzel bir görüntü çıkıyor ortaya. Yok eğer peruk kullanacaklarda dairesel bir örüm tekiniği var saçlarının sipiral şekilte tepesinden toplanacak şekilde örüyor. Ve bunlar için özel olarak satılan bildiğimiz peruklardan tamamen farklı plastik bir malzemeden yapılmız 20-330 cm uzunluğunda tutamlardan oluşan değişik bir peruk şekli var . Bu tutamların ucları bir file yardımı ile bir birine dikili vaziyette duruyor. Bu filenin bir diğer görevi ise örülen saça dikilecek olması. Evet yanlış duymadınız bu perukları saçlarına iğne iplik yardımı ile dikiyorlar ve bu zahmetli işten solayı da uzun bir süre taşımak sorunda kalıyorlar. Ama bana sorarsanız zahmetinden ziyade parasından kaynaklanıyor. Yani bir peruk yapılma işlemi de dahil 10 USD gibi bir rakama mal oluyor. 80 ile 100 Usd arasınra bir paraya çalışan kadınlarınbu fiyatları her zaman vermeleri mümkün olmadığından ne kadar uzun tutarlarsa o kadar iyi oluyor onlar için. Ama işin kötü yanı ise bu süre içinde kesinlikle saçlarını yıkamıyorlar. Bu meteryal suya dokunduğu anda bozuluyor. Yağmur yağarken kafasına poşet geçirip geçen bir kadın görürseniz hiç şaşırmayın sebebi budur.
                Çıkarılacak der sakın olan dip boyam geldi yok rengi kötü yok bu sitili sevmedim her hafta fön mü yapılır yada ne bilim bunun gibi problemleri kendinize dert etmeyin. İş adamları içinse bu kadınların saçları için çözüm geliştirin. Eğer bu sorunu her ne şekilde olursa olsun çözerseniz çok ama çok para kazanırsınız.  Gerek çekil verme gerekse diper konuları.
                                                                                                                                                 Ekim 2010                                                                                                                                                       Ali Kaya